İnsanın yaşamı kendisinden talep edilenler, kendisinin diğerlerinden talep ettikleri ve kendisinin kendisinden talep ettikleri üzerine kurulmuştur. Bazen hayatımızdaki beklentilerin kime ait olduğunu karıştırmamız mümkündür. Örneğin kendimizden beklediğimiz bir başarının aslında etrafımızdaki birinin beklentisi olduğunu fark edebiliriz. Bu motivasyonumuzu belirleyen temel unsurlardan biridir. Tüm bunların ayrımını yapabilmek oldukça önemli olsa da bugün burada en genel haliyle kendimizden talep ettiklerimize odaklanacağız. Belki de kendinizden beklentilerinizi bu yazıyı okuyana dek o kadar da düşünmemişsinizdir. Şimdi birkaç saniye de olsa düşünmeye ne dersiniz?
Hayatta birçok konuda başarılı olmayı, rutinlerimizi ve hedeflerimizi olması gerektiği gibi gerçekleştirmeyi bekleriz. Üstelik son zamanlarda sosyal medya ile birlikte tüm çevremizi kasıp kavuran bir “kendini geliştirme” itkisi de bu beklentilerimizi iyice körüklemektedir. Yani hem sosyal çevremiz, hem dönemimizin zeitgeisti bizden mutlaka kendimizi geliştirmemizi bekliyor gibi görünüyor. Hal böyle olunca da hiçbir şey yapmadan geçirdiğimiz zamanlar bize bir kayıp gibi görünüyor. Ama bu duygu daha da ileriye giderse yani bu bir suçluluğa dönüşürse işte burada ailesel bazı kökenleri incelemek gerekiyor. Eğer boş kalındığında hissedilen duygu yoğun bir suçluluksa çocukluğunuzda başarılarınıza ulaşma şeklinizi ve bu başarılarınızın aileniz tarafından nasıl karşılandığını düşünmek önemli olabilir. Ayrıca boş vakitlerin aileniz tarafından nasıl değerlendirildiği de önemli olabilmektedir. Çünkü onların bakış açılarını ister istemez benimsemeye oldukça yatkınızdır. Ancak yine de bir davranışın ve duygunun kökenini tek bir yerde aramak da doğru olmayacaktır. Bu konuda size etkileyen birçok farklı etmen olabilir ve her biri bu suçluluk duygunuzu anlamlandırıp çözümlemek adına kıymetlidir.
Kendimizden beklentilerimiz, zaman içinde sık sık değişir. Kimi dönemlerde fazlasıyla artış gösterebilir. Bunun sırtımıza yaptığı ağırlık, uykularımızı kaçırabilir, günlerimizin huzursuz geçmesine neden olabilir ve bulunduğumuz andan keyif alabilmemizi engelleyebilir. Unutulmamalıdır ki tüm bu beklentileri karşılayabilmek uzun bir maratondur. Aralarda mutlaka soluklanmak gerekir. Soluklandığınız anların tadını çıkarmak konusunda zorlanıyorsanız güzel bir haberim var: Bu geliştirebileceğiniz bir özellik. Kendi başarılarınızı gururla taşımak, soluklandığınız anların gerçek ihtiyaçlarınız olduğunu sık sık kendinize hatırlatmakla işe başlayabilirsiniz. Çünkü soluklanmalardan alınan keyif arttıkça koşmaktan da alınan verim keyif artacaktır. Ama en önemlisi koşmak da artık daha keyifli olacaktır. Belki de koşmaktan alacağımız keyif tüm koşuya bakış açımızı değiştirecektir…